Mali Müşavir meslektaşlarımın çok iyi bildiği ama kullanmaktan pek te haz etmediği bir mekanizmadır bu kanunen kabul edilmeyen giderler. Kısaca KKEG diye kullanırız.
Yasa koyucunun hangi maksatla böyle bir formül geliştirdiğini bilmiyorum ama tahmin ediyorum ki fazla vergi toplamak üzere keskin zekalı bürokratlarımızın Devlet-i Ali’nin harcamalarını finanse etmek adına kazdan bir tüy daha koparmak için hazırladıkları bir hinlik olarak görüyorum. Düşünün ki her türlü kazancınızı tam ve eksizsiz beyan etmenizi istiyorlar ama bu kazançla yaptığınız her türlü gider ve harcamaları beyan etmeniz sakıncalı oluyor. Neden diye sorduğunuzda faaliyet konusuna girmediği, sigortalı işçi çalıştırmadığı, ticari kişiliğin ayrı olduğu vs. bir sürü bahane sıralayabilirler.
Eğer amaç gerçekten daha fazla vergi toplamaksa, vergi adaletini sağlamaksa ve bunun tabana yayılması, ekonominin kayıt altına alınması amaçlanıyorsa, bunun önündeki en büyük engel KKEG uygulamasıdır.
Basit bir örnekle açıklayalım;
Toplam yıllık gelirinizin 100.000-TL olduğunu düşünün.
İşyeri kiranızın 10.000-TL,
Ev kiranızın 15.000-TL,
Araç giderlerinizin 5.000-TL,
Çocuklarınızın okul masraflarının 20.000-TL,
Sağlık harcamalarınızın 15.000-TL,
Personel giderlerinizin 10.000-TL,
Ev ihtiyaçlarınızın 10.000-TL
Tatil harcamalarınızın 5.000-TL ve diğer tüm harcamalarınızın olmadığını varsayalım,
Bu durumda toplam gideriniz nedir? Sıradan bir vatandaşın bu soruya vereceği cevap 90.000-TL olur, tasarrufunuz ise 10.000-TL değil mi? Ama devletin vergileme mantığına göre toplam gideriniz 25.000-TL tasarrufunuz vergi diliyle karınız 75.000 TL dir. Çünkü faaliyet konunuzla ilgili olmayan harcamalarınız, kişisel sağlık harcamalarız, kişisel giderleriniz kanunen kabul edilemez, onları başka bir kaynaktan finanse etmişsiniz gibi düşünülür oysa tüm gelirlerin beyanı gerekir, yani gelirini beyan edeceksin ama giderin kanunen kabul edilemez.
Bitmedi birde vergi mükellefi olarak ödeyeceğiniz vergiyi hesaplayalım,
Reel olarak elde ettiğiniz kar 10.000-TL verginiz ise 2013 yılı vergi dilimine göre % 15 üzerinden vergilendirilir ve 1.500-TL olarak hesaplanır,
Devletimizin vergileme mantığına göre karınız 75.000-TL olarak dikte edilmişti, peki vergisi nasıl hesaplanacak, bu biraz karmaşık 2013 yılı gelir vergisi tarifesine göre % 35 lik dilime girersiniz (bu da ayrı bir eleştiri konusudur ) sonuç olarak ortaya çıkan vergi tutarı 19.095-TL’dir.
Şimdi reelde 10.000-TL tasarruf(kar) elde etmiş birinden 19.095-TL’yi vergi (veya başka bir ad altında) adı altında nasıl tahsil edebilirsiniz?
Bu soruya verilecek cevap basit edemezsiniz, edemiyorsunuz da zaten onun için iki yılda bir af çıkarmalar, yasal değişiklikler, vergi barışları vs ile durumu kurtarmaya çalışan bir devlet görüyoruz. Daha da vahimi kamu toplayamadığı vergi ile karşılamayı öngördüğü giderlerini finanse etmek için dolaylı vergi salıyor yani nihai tüketim mallarına fahiş zamlar yapıyor. Bu yüzden dünyanın en pahalı akaryakıtı, en pahalı iletişimi, en pahalı doğalgazı, en pahalı elektriğini kullanıyoruz. Bu yüzden kullandığımız arabalar için ödediğimiz bedeller Avrupa ve Dünyanın iki katı tutarında, toplanamayan haksız vergiler yüzünden ve buna sebep Kanunen Kabul Edilmeyen Gider uygulaması.
Aslında bu uygulama karşısında halkın her şeyden habersiz olması biraz kasarak açıklanabilir ama tüm meslek örgütleri ve en önemlisi iş adamları ve ticaret örgütlerinin ayağa kalkması gerekiyor.
Bununla da sınırlı kalsa iyi insanlar (vergi mükellefleri) bu yükün altından kalkamayacakları için yaptıkları harcamalar ve giderlerini kısamayacaklarına göre alternatifler üretmeye başlıyor. Gelirlerin daha düşük faturalandırılması ya da hiç faturalandırılmaması ilk çözüm yolu gibi görünse de, banka ve finansal araçları kullanma ihtiyacı en basit bir kredi kartı kullanımı bunu imkansız kılıyor. İnsanlar kullanamayacakları faturaları almak istemiyor, satıcı ödeyemeyeceği verginin faturasını düzenlemek istemiyor bu durumda da alıcı ve satıcı arasında belgesiz bir ikinci piyasa oluşuyor. Fatura almak “zulüm” olarak görülüyor. Çalışanların ücretleri düşük gösteriliyor (ayrıca birde yüksek prim yükünden kaçmak için) kısacası kayıt dışına kaçan insanlar ülkenin ekonomik yapısını da kayıt dışına çekiyor ve maalesef devlet bu adaletsiz vergi uygulamasını düzeltmek yerine daha çok polisiye tedbirler uygulamaya çalışıyor. İnsanlar vergi kaçakçısı durumuna düşürülüyor, en kötüsü bu çaba onları iki yüzlülüğe ve sahtekarlığa itiyor ve bu alışkanlık haline geliyor üstelik devlet eliyle.
Bu haksızlığa boyun eğdikçe insanlar dirençlerini de kaybediyor, dik durma güdülerini de…
Ekonomik olan problem psikolojik hatta sosyolojik bir sorun haline geliyor. Bazıları acaba fazlamı vergi kaçırdım deyip kendilerini hayır işlerine adayarak vicdanlarını rahatlatmak peşine düşüyor; bazıları devletin vergi incelemesinden korkarak hak arama ve yanlış uygulamalara eleştiri getirme gücünü ve toplum özgürlükleri elinden alınmış tepkisiz yığınlar haline dönüşüyor…
Sonuçta insanlar eylemli ve örgütlü bir hareket geliştiremiyor, gezi parkı eyleminde eylemcilerin 30 yaş altı olması ne kadar manidar değil mi? Belki de her şeyi özetliyor.
İşin daha da vahimi kayıt dışılık kendi yasalarını, kendi hukukunu ve kendi düzenini işlettikçe bu koşullardan faydalananlar güçlü ve korkusuz bir şekilde artıyor ve şeffaflığın, hesap verilebilirliğin, hukukun, hatta devletin önünde ciddi bir tehdit olarak ortaya çıkıyor. Tüm sistem yozlaşma, hukuksuz uygulamalar ve yolsuzluklara açık bir hale geliyor.
Bir ülkenin kalkınmışlığı ve refahı adaletle mümkündür, her türlü hak ve zenginlik adaletle korunursa kesin ve süreklidir. En temel adalet ise vergi adaletidir. Bir ülkede insanlar kazançlarını saklamak ve yalan söylemek zorunda kalmadan başı dik bir şekilde yaşamak istiyorsa öncelikle vergi adaletinin sağlanması gerekiyor.
Gelir Vergisi kanunun değişmesi için çalışmaların yapıldığı bu günlerde insanların her türlü harcamalarının gider sayılmasının önündeki engellerin kaldırılması ve beyan esasına göre işleyen bir vergi sistemi kurulması gerekmektedir. Bu değişiklik ekonominin kayıt altına alınması içinde en temel adımdır.
Ticari faaliyette bulunan tüm ticaret erbapları, ticaret kuruluşları ve meslek örgütleri ve toplum buna sahip çıkmalı ve adil bir vergi sisteminin yalnızca ekonomik değil, psikolojik, sosyal ve kültürel bir fayda sağlayacağını da görmelidirler.
Ahmet Eroğlu
S.M. Mali Müşavir, Antalya